Şiire yatırım

Esasında hakiki şiire yatırım, şaraba yatırımla başlar.

Hakiki şiir, bencil olanıdır şiirin. Muazzam nitelik ve nicelikte şeyler anlatan, ukala, kendini beğenmiş olanıdır.

Herkese de müsaade etmez, herkes anlayamaz "beyefendi"yi. Anlatmak istediklerine anlatır yalnızca, şerefsiz..

...

Neden şarapla başlar yatırım?..

Şarap gerçektir. Bir tuzaktır şarap; realiteden uzaklaştıracağını sanarsın seni halbuki o seni gerçeğin alnının ortasına yapıştırır!
Gözünü açar adamın.
Vurgun yemiş duygularını uyandırır, farkına vardırır. Netleştirir duygularını..

...

Hayyam usta, ne güzel söylemiş şu rubaisinde..

Kendimden geçtikçe gelirim kendime
Alçalırım çıktıkça yüksek yerlere
En garibi içmeden sarhoşum da ben
Ayılırım her kadehi devirdikçe..

...

Şiire yatırım kendi bencilliğine yatırımdır, yazanın. Uzun uzadıya nesir yazılar yazmaktansa, zengin anlamlı bir iki satır karalar, belki de üşendiğinden. Şiire yatırım yapan, kendinden başka bir boka yatırım yapmaz aslında.

Bir şiir doğuyor

Bir şiir doğuyor;
babası benim,
anası herhangi,
ebesi şarap..

Babası benim;
ama
gebe kalan da benim..
Yalnız değilim çünkü,
o da var yanımda,
rahmimde,
rahmim beynim..

Cinsiyeti belirsiz,
bilineni gözleri;
anadan da babadan da,
kahverengi..
Belki anadan güleç,
babadan mağrur..

Sabah

Karanlıkta,
belki de uzakta,
bir camiiden okunan
"sabah"tan ürkmüş bir karga,
habercisi oluyor..

Karanlıkta,
bir kaos!
Müezzinler,
hep bir ağızdan..
La ilahe..
Allahu..
Karışıyor her biri!
Kimi uzaktan fısıldıyor,
kimi kulağıma bağırıyor!
İllallah!
ekber...

Herhangiye zemheri serenad

Kalabalık,
çehrelerde seni aradım.
Tek tek!

İhtimal ya,
gelirdin..
Ekoseli gömleğim,
ilk beni fark et diye
sırtımda!

Farazisin..
Zemheriyi yaşattı,
bu sıcak
yaz gününde,
Hiçliğin!

Sahte aşklar madde;
madde sarılır.
Ayaz olsa soğumaz,
bu bahçe bu gece,
sarılmalardan!
Ama bana bu bahçe bu gece
Zemheri!

Sabah ezanı

Gecenin sessizliğine gömülmüşüm..
Bir ışık yok dışarıda,
apartmanlarda!
Masa lambamın cılız ışığı hatırlatıyor,
yalnızlığımı.
"Bir sen varsın, bir namaza kalkanlar,
bir de müezzin!"

Sormaz mı yaradan sana Merter?
"Madem ezanı dinliyorsun
ne diye şarap içiyorsun ya kulum?"

Kendini avutuyor cevab,
"Ben başımayım,
mazur gör yarab."

İçtendirilen

İçtenlik, içtenlik diye paralanırken
en yakınımda hissetmek istediğim sen
bir "sen" değilsin,
hatta bir "o"..
"Onlar"sın benim için
"Ben" olmanı beklerken

İçimden geçiyorsun ama,
içten değilsin.
İçtendirilensin.
İş işten geçmişimsin..

Yaz yağmuruna

Tam da düşüncelerim kavruluyorken
Yağmur!
Yağ!
Ferahlat usumu..

Ekmek parası avcıları eriyor
sıcaktan!
Yağ!
Ama fazla ıslatma işçileri..

Mezarlık duvarında oynayan çocuklar

Okuldan çık, bir dünya yol git. Kıtalararası yolculuk yap. Her gün isyan. 
Son vasıtadan, Ataşehir otobüsünden de indim; kulağımda kulaklık. "Yatmayı" hayal ediyorum.
O sıralar fotoğraf makinemle fazla haşırneşirim diğer zamanlara nazaran. Vizörden bakar gibiyim etrafa.


Baktım güzel bir kare. 


"Makine yanımda değil. Çıkayım eve, alırım, çalışırım."


Çıktım aldım, bir heves.. Geziyorum. Çekiyorum, hepsi de güzel; ama tatmin etmiyor.


Mezarlık. 


Yanında kocaman inşaat. İnşaatta "işçi" fotoğrafı çekerim diye gidiyorum o yana.


Üç tane çocuk, mezarlık duvarında gülüşüyorlar! Ne fırsat. Bir havalara girdim, sanarsın aslan-kaplan belgeseli çekiyorum. Kaçırmayayım, kendimi belli etmeyeyim, dedim.


"Aa, bak! abi fotoğrafçı.", "Abi, fotoğrafımızı çeksene!" dedi ikisi.


"Hassiktir, gördüler!"
Ulan görseler n'olacak Merter?


Muhabbete koyulduk çocuklarla. En küçüğü üçüncü, ortanca dördüncü, en büyüğü de altıncı sınıftaydı.
 "Abi Facebook'un var mı? Eklesene fotoğraflarımızı, arkadaş olalım." dedi ortanca -aynı zamanda en fırlama olanı-.


"Benim fotoğraf sergim var, oraya koyarım gelir görürsünüz." diye yalan söyledim. Bir yandan hoşuma gitti bu spontane söylediğim yalan.


Yanımda "beş kuruş" olsa gidip çikolata alacaktım onlara. Üzüldüm.


Güzel poz verdiler. Karşılaştığıma memnun ettiler. Bir tebessümle yoluma devam ettim. 


 Bir köy havası var bu arada mekanda, Küçükbakkalköy mezarlığı yanından bayır aşağı inen mıcırlı yol..Ben giderken, onlar da az ileride oturup fiskos yapan annelerinin yanına koştular. 
"Anne, o giden abi fotoğrafçı! Bizim fotoğrafımızı çekti, sergisine koyacak! Sanat için poz verdik." ...
aynen sarfettiler bunları. Çok hoşuma gitti.


"Mezarlık duvarında oynayan çocuklar"ı görmek için

Tadı anason sevgili

Tadı anason sevgili...
Nedir bilir misin?
Anasonu anason yapan..
Rakı..
İçmeden sarhoş eden
Koku..
Hayalî..
Billur başta, sek iken
Aman ha!
Sek içilmez!
Su lazım! Su!

Ben suyum,
sen tadı anason..
Ben içerim seni önce
daha ilk buluşmamızda,
uzun ince bardakta..
Ben koklarım,
ben tadarım.
Bir oluruz seninle,
ayıramazlar..
Ayırmaya kalkışmazlar,
kabullenirler..
Hoşlarına gider halimiz.
Biz böyle lezzetliyiz.

Seni görünce ürperirim,
soğurum;
ama bilirim,
seni ilk ben tadacağım..

Rezilce İstanbul

Beyoğlu'nda yürüyorum...
Vitrinler dolu dolu...
Vitrinler ışıl ışıl...
Ne ararsan var,
insanlıktan gayrı...
Adımlarım ürkek,
adımlarım titrek...
Bir piyangocu geçiyor önümden,
umut bile satın alamıyorum...
Cepte para,
yürekte umut,
düşlerde sevgili yok...
Yaşamı seyrediyorum,
biletsiz,
siyah beyaz,
rezilce...

Mehmet Akif "Baba" Zorkirişçi                                                                                
İstanbul, 1988

Çıldırtan

Bir kilitli kapı mı?
Yüksek tavanlı bir kat
ya da buğulu camlar mı?
O çılgın otorite mi?
Beni bu gece senden gayrı kılan..
Yoksa sendeki
o niyetsiz tavırlar mı
beni korkutan?

Başta
Çok anlamsız gelir düşününce
Neden daha önce yaklaşmadım?
Gerçekte ise son derece normal..
N'apayım, n'edeyim bilemedim.
O eda bir şiir olur..
Dudağa sürülen merhem olur..

Rastgele işimiz..

Ezan ve şarap kombinezonu

Şarap duruyor.
Durdu.
Ezan başlarken..

Devam edecek,
kimbilir kimler gelecek,
aklıma
bitince ezan
değince kadeh
tekrardan ağzıma.

Okunurken "sabah"
bir sokak lambası altında
uçuşan sineklerin
aradığı ısı!
aradığı sıcaklık!
gibi
arıyorum Leylâ'mı
belki bir Mecnûn değilken

Dizeler bile sarhoş,
ancak yazan anlar.
Ne diyor bu sarhoş?
Bir de hisseden,
yerine koyan..

Anlık yazılan dizelerin
mânâsında gizlenmiş
Leylâ!..
Bırak Leylâ'yı
Nerede Müjgan?
Al işte..
Sarhoş...

Gözbebekleri birer ayna

Bir ayna düşün..
Tek başına
Ne yapar?
Gördüğünü göstermekten başka?
Bir başına..
Her yerde var ondan?
Ne önemi var tek olunca?

Şimdi,
iki ayna düşün..
Karşı karşıya.
Öpüşmek üzere olan,
bir çift gibi..
Gözler henüz kapanmamış,
dudak temasına beş var..

Bir sonsuzluk
Karşı karşıya
bir çift ayna..
Birbirlerini yansıtır dururlar,
sonsuza kadar..

İşte!

Göz göze gelmek,
bir sonsuzluktur..
Gözbebekleri birer ayna,
sonsuzluk
birbiri üzerinde
Öpüşmeye yakın..

Herhangi

Bu herhangi bir sevgiliye yazılmış
rastgele dizeler...

Herhangi olmasa
daha iyi olur!
Varsın olsun..
Uğraşmayı sevdim ben!

Nihayetinde
onu düşünmeden geçen gün yok!
Gün geçse geçse
konuşmadan geçiyor..

Konuşmadan geçen günler
hiç düşündü mü beni, herhangi?

Peki ya konuşuyorken
aklına geldim mi?

Hiç düşünmeden
konuşur mu ki biri?

Suç bende...
Günleri konuşmadan geçirmemde!

Manzum Kafka

İzin ver hayal kurayım!
Sahneler sıralansın düşümde!
Rahat bırak duygularımı!
Hayal etmenin nesi ayıp?
Nasıl olsa hiçbiri
gerçekleşmeyecek...

Franz Kafka'nın

"Umut olmasına var,
sınırsız denecek kadar umut var;
ama bizim için değil!"

sözü esinlendirdi..

Gece mayhoş

Şişe ağzından çıkarken
içimi gıcıkladı o mantarın sesi..
Gece mayhoş başlayacak!
Yuvarlanan kadehler silselesi..

Etiketinde, alkol oranına baktım;
yüzde on iki buçuk..
Sonra kadehte yarılanmış şaraba
"Uçar gider misin alkol, ağzın açık!"

Belki yıllandıracaktım seni o anki aklımla..
Adam sen de!
Başka şarap mı yok?
Dert bende mayhoşken, derman müjganda, sende!

Biraz Hayyam mı esti ne?
"Doldur bir kadeh daha!" dedi Ömer..
Sen görmüş geçirmiş adamsın usta..
"Doldur!" dersin de, boş bırakır mı kadehi Merter?

Gece mayhoş başladı
belli ki sarhoş bitecek..

Biraz leylâk moru..

Uzunca konuştuk dün akşam.
Sevdiğim kızdı, önceden.
Sonra n'oldu önemli değil.
Ama artık o kadar vasıfsız bir sıfata sahip değil benim için.
En yakınımda -ailemden sonra- onu hissediyorum.
Telefon açtım konuştuk işte.. Hava, su, seçim..
"Uzun zamandır şiirlerinden göndermiyorsun bana." dedi.
Üşendiğimi söyledim. Telefonun mesaj hanesine yaz, tık tık.
"Oku o zaman, hadi şimdi!"
Orijinalini oku be güzelim. Daha hoş.

Laf arası...

Kendimi Fecr-i Ati sanatçıları gibi buluyorum, dedim.
-ne alakam var adamlarla?
"Sanat şahsi ve muhteremdir..."

Ne muhteremi ulan?

Sanat şahsi ve münhasırdır...