Aforizma

Mayıs, koşuşturma, yoğunluk...

Bu yoğunluğun, bu işlerin, bu koşuşturmanın en kötü yanı kağıda dökülememek, 
üşenmek çoğu zaman,
alıkoymak kendini kitaptan, kalemden, defterden, kadehten, Ahmet Kaya'dan..

Tarihi bilmiyorum, mayısın kaçındayız? Bakmıyorum, bakmam. Ne önemi var tarihin?

Saate bakıyorum; saat önemli benim için. Geceye daha ne kadar var?

Saate bakınca, daha rahat "hissediyorum" zamanın akıp gittiğini. Yoksa hissetmiyor muyum?

Günler mi daha somut? Aylar mı? Yoksa tiktakları mı saatin?

Bilemedim. 

Yine bir dert kapladı içimi, yarınların derdi..

Her zamanki "güzel" dertten değil hem de.. Bir başka..

Gelgelelim, zaman bir kaynaksa ve bir yerlerden dağıtılıyorsa bize; en demokratik kaynaktır. Herkese eşit dağıtılır; ancak onu kullananın özgür iradesi, kullananı varlığına ulaştırır.

Şöyle ki, zamanı faydalı işlerle uğraşak geçirmek veya angarya saçmalıklarla doldurmak bizim seçimimiz.

Mayıs 25